Birinci Haçlı Seferi (1096 – 1099) Yapılan teşvikler sonunda birinci kafile yola çıktı. Bunların Başında papaz Pierre L’Ermite ile yoksul Gautiler adlı bir fakir şövalye bulunuyordu. İstanbul’a gelen ilk kafile pek başıboş ve düzensizdi.
Bizanslılar bu kafileyi derhal Yalova üzerinden İznik’e geçirdiler. Yol boyunca yapmadıkları kötülük kalmayan ilk haçlıları, Anadolu Selçuklu sultanı Kılıç Arslan I, İznik’te karşıladı. Şiddetli bir çarpışmadan sonra bunların hepsini kılıçtan geçirdi. Şövalye Yoksul Guaiter öldü (1096). Pierre L’Ermite İstanbul’a kaçtı. Kısa bir süre sonra aşağı Lorraine dükü Godefroi de Bouillon’un komutasında ettiği ve içerisinde bir çok kont ve dükün de bulunduğu muntazam bir ordu, dört ayrı koldan İstanbul’a geldi. Bizans İmparatoru bu büyük kuvvetle antlaşma yaptı(1097). Bu antlaşma gereğince haçlılar Selçuklulardan aldıkları yerleri Bizanslılara verecekler, onlar ise haçlılara erzak yardımı yapacaklardı. Antlaşma sonrası hemen Anadolu’ya getirilen haçlılar, çetin bir kuşatmadan sonra İznik şehrini aldılar. Kılıç Arslan I, çekilmek zorunda kaldı. Fakat haçlıların peşini bırakmadı. Haçlılar büyük kayıplar vererek Anadolu topraklarını geçtiler ve Antakya’ya geldiler.Sekiz aylık bir kuşatmadan sonra şehre girdiler (1098). İlk çıkışlarında yarım milyonun üzerinde olan Haçlı ordusu Antakya’dan hareket ettikleri sırada ancak 50.000 kişi kadardı. Büyük güçlüklerle Kudüs’e vardılar. Bu sırada Fatımĭler’in elinde olan şehri şiddetli bir kuşatmadan sonra alarak (1099) yağma ettiler. Kudüs’te bir Latin krallığı kurdular ve başına seferi başkumandanlığını Godefroi de Bouillon’u getirdiler. Suriye ve Filistin’i de içerisine alan krallıkta dini ve askeri bir takım teşkilat kurdular. Bu arada Avrupa’da olduğu gibi Kudüs’te de kontluklar, dükalıklar, meydana getirdikten sonra burada tutunabilmek için çareler aramaya başladılar. Kudüsün elden çıkması İslam dünyasında büyük bir yankı uyandırdı. Her tarafta bu toprakların alınması için çalışmalar yapıldı. Türkler bu çalışmaların önderi oldular. Haçlıların ellerindeki yerleri birer birer geri almaya başladılar. Musul atabeklerinden İmadettin Zengi haçlılarla çarpıştı. Urfa’yı geri aldı (1144). Kötü durumda kalan Kudüs krallığı papadan yardım alma zorunda kaldı.
Birinci Haçlı Seferi (1096-1099)
Papaz Pierre L’Ermite ve şövalye Yoksul Gautier öncülüğünde İstanbul’a gelen bu topluluk, Bizans İmparatoru tarafından hemen Anadolu’ya geçirildi. Bunlar, doğunun zenginliklerine kapılıp, yağma ve tahribatlar yaparak yerli ahaliye zulmettiler. Anadolu Selçuklu Sultanı Birinci Kılıç Arslan, İznik önlerinde bu ilk Haçlı kuvvetlerini durdurarak, kılıçtan geçirdi. Bunların arkasından Aşağı Lorraine Dükü Gedefroi Bouillon’un komutasındaki Haçlı ordusu yola çıktı. Bu orduda; birçok ünlü şövalye, soylu, kont ve dukalar vardı. Avrupa’nın bütün imkânları kullanılarak hazırlanmış olan bu ordu, 600.000 kişiden müteşekkildi. Almanya’nın Rhein kıyılarında 10.000 Yahudi’yi kılıçtan geçiren bu Haçlı ordusu, İstanbul’a doğru gelirken, ülkesinde de yağma ve katliam yapılmasından endişe eden Bizans İmparatoru Aleksios Komnenos, onlarla anlaştı. Haçlılar, erzak ihtiyaçlarının temini karşılığında, Anadolu’da aldıkları yerleri Bizans’a vereceklerdi. Antlaşma sonrası Anadolu’ya geçen Haçlılar, 1097 senesi Mayıs ayında Türkiye Selçuklularının başşehri İznik’i kuşattılar. Kanlı çarpışmalar iki taraftan da ağır kayıplara sebep oldu. Altı yüz bin kişilik Haçlı ordusu karşısında verdiği kayıplara dayanamayan Birinci Kılıç Arslan, çarpışarak geri çekildi. İznik, Bizans’ın eline geçti. Eskişehir istikametinden Anadolu’ya giren Haçlı ordusuna karşı Sultan Birinci Kılıç Arslan (1092-1107), yıpratma savaşlarına başladı. Anadolu’da Haçlıları en stratejik bölgelerde yakalayıp, âni baskınlarla imha hareketlerine girişti, pek çoğunu kırdı.
Haçlıların yanında, Bizans İmparatoru da, durumdan faydalanarak Türkiye Selçuklularının batı bölgelerindeki topraklarını işgal etti. Ermeniler ise, Türklerin Haçlılarla uğraşmalarını fırsat bilip, Toroslar’a bir müddet hakim oldular. Altı yüz bin kişilik kuvvetle Anadolu’ya geçen Haçlılar, Türklerin imha hareketi sonucu, Antakya Kalesi önlerine geldiklerinde 100.000’e inmişti. 1097 yılı Ekim ayında Antakya’yı kuşatan Haçlılar, kale içindeki Hıristiyan ahaliden birinin ihaneti sonucu, dokuz ay sonra, Haziran 1098’de şehre girebildiler. Musul Atabeği Kürboğa Beyin kumandasındaki Müslüman-Türk ordusu, Antakya’yı Haçlılardan geri almak için teşebbüse geçti. Fakat şehir alınmak üzereyken aralarında çıkan fitne, başarısızlığa yol açtı. Haçlılar, yaptıkları huruç hareketiyle, bu Müslüman ordusunu dağıttılar.
Antakya’yı alan Haçlılar, kırk bine düşen kuvvetleriyle Kudüs’e hareket ettiler. Şiî-Fatımîlerin elinde olan şehir, kısa sürede Haçlıların eline geçti. Müslüman, Musevî ve Hıristiyanların yaşadığı ve her üç din mensuplarınca da kutsal olan Kudüs, Haçlıların eline geçince, büyük bir katliama uğradı. Yetmiş bin Müslüman ve Yahudi’yi, mabetlere sığınan kadınlar ve çocuklar dahil, acımasızca kılıçtan geçirdiler. Şehrin sokakları, kan ve cesetlerden geçilmez oldu.
Birinci Haçlı Seferi neticesinde Kudüs’te Katolik Latin Krallığı, Antakya ve Urfa’da birer Haçlı devleti kuruldu. Hıristiyanlar Ortadoğu’yu bu vesile ile tanıyıp, Doğu Akdeniz kıyılarına yerleştiler. Müslümanlarca Mekke ve Medine’den sonra en mukaddes şehir olan Kudüs’ün, Şiî-Fatımîlerce Haçlılara teslimi, büyük üzüntüye yol açtı. Müslümanlar, Haçlıları Ortadoğu’dan atmak için hemen teşebbüse geçtiler. 1144 senesinde Musul Atabegi İmâdeddin Zengî, Urfa’yı geri aldı. Bu durum
İkinci Haçlı Seferine sebep oldu.
Haçlı Seferlerinin Sebepleri
Haçlı Seferleri, Batılı Hıristiyanların, kutsal saydıkları yerlerdeki Müslümanları buradan çıkarmak amacıyla yaptıkları seferlere denir (1096 – 1272). Genel amaçları şunlardır:
a) Dini Duygular: Bu savaşlar sırasında papaların konuşmalarının büyük etkisi oldu. Zira bu çağda Hıristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs ve diğer bir çok yer, Müslümanların elinde bulunuyordu. İslam Dininin 4 – 5 yy. içerisinde büyük gelişme göstermesi ve bazı yerlerde Hıristiyanlığı tehdit etmesi, batılıları endişeye düşürdü. Eskiden Kudüs ve civarını rahatça ziyaret eden Hıristiyan hacıları Ortadoğu’daki bazı karışıklılar yüzünden ziyaretlerde güçlüklerle karşılaşıyorlardı. Bu durum Türklerin Hıristiyan hacılara kötülük yaptığı şeklinde yorumlanıyordu. Kilise, bu yorumlar üstüne kutsal toprakların Müslümanlardan alınması için halka çağrıda bulundu. Din adamları, bu kutsal savaşa katılacaklar bir çok dini vaatlerde bulundular.
b) Doğu Ülkelerinin Zenginliği (İktisadi Durum): XI. yy. da Avrupa büyük bir iktisadi sıkıntı içinde bulunuyordu. Köylü aç ve perişandı. Toprak hiç kimseyi memnun etmiyordu. Buna karşılık İslam dünyası bolluk ve refah içerisinde yüzüyordu. Baharat ve İpek Yolları, İşlek Limanlar Müslümanların elindeydi. Kudüs’ü ziyaret eden Hıristiyanlar, ülkelerine döndükleri zaman gördüklerini mübalağlı bir şekilde anlatıyorlardı. Halk ve özellikle macera hevesli olan şövalyeler, doğuyu görmek, kutsal yerleri ziyaret etmek için can atıyorlardı.
c) Bizans’ın Avrupalıları Türklere Karşı Kışkırtması: XI. yy. da Türkler, Bizans İmparatorluğunu tehdide başlamışlardı. Selçuklular Anadolu’yu Bizans’ın elinden almışlar ve İstanbul yakınına kadar gelmişlerdi. Bizans bu durumdan çok kuşkulanıyor, gittikçe artan bu tehlike karşısında batılıları yardıma çağırıyordu. Avrupa’daki Hıristiyanlar da doğudaki kardeşlerini kurtarmak için savaşı lüzumlu sayıyorlardı.
Haçlı seferlerinin hazırlanmasında en büyük rolü papa Urbanus II oynadı ve 1095’te toplanan Clermont konsilinde doğu Hıristiyanlarının ıstırap içerisinde oldukları anlatıldı. Onların yardımana koşacak olanlara dini vaatlerde bulundu. Pierre L’Ermite adlı topal bir papaz da elinde bir haç, köyleri, kasabaları tek tek dolaştı. Hıristiyanların kutsal şehri Kudüs’ün Müslümanlardan alınması için ateşli konuşmalar yaptı.
Haçlı Seferlerinin Sonuçları
Uzun süre devam eden haçlı seferleri çok önemli sonuçlar doğurdu: Savaşta her iki taraftan da yüzbinlerce inan öldü. Anadolu’nun Suriye’nin ve Filistin’in bir çok yeri harap oldu. Bununla birlikte bu akınların sonucunda bazıları olumlu birtakım sosyal, siyasi ve iktisadi değişikler de oldu.
Bu savaşların belli başlı sonuçları şunlardır;
Haçlı seferleri esas itibariyle dini amaçla yapılmıştı. Müslümanlara karşı yapılacak savaşları organize etmek ve dini heyecanı arttırmak amacıyla Hıristiyan dünyasında çeşitli tarikatlar kuruldu. Yapılan bütün vaatlere ve çekilen bütün sıkıntılara rağmen Haçlı Seferleri amacına ulaşamadı. Bu durum papaların ve kiliselerin otoritesinin sarsılmasına sebep oldu. Bu savaşta Müslüman’lar ve Hıristiyan’lar birbirlerini daha yakından tanıma imkanı buldular. Özellikle haçlılar Doğuda cesur, merhametli, konuksever Müslüman’ları gördükleri zaman daha önceki düşüncelerini tamamıyla değiştirdiler. Haçlı seferlerinin şöhreti, papalara, İslam’a karşı İspanya’da çarpışanlara da, ‘hoşgörü’ kazandırdı. Keza, baltıklara karşı Prusya ve Litvanya’daki Hıristiyanları koruyanlar da bundan faydalandılar.İstanbul (Bizans) Latin İmparatorluğu veya Moğolların hücumuna uğrayan Polonyalı ve Macarların hatta Timur’un tehdidi altındaki Kafkasya Hıristiyanlarının yardımına koşanlar dahi bu hoşgörüden nasip aldılar. Hıristiyan alemi içinde din dışına çıkanlara (Albi’liler, daha sonraları Hüs’cülere karşı Roma klisesini korumak amacıyla) veya bazı hükümdarlara karşı (Mesela, Klisenin vasalı Sicilya’yı 1285’te Charles d’Anjou’dan almakla suçlanan Aragon kralına karşı) haçlı seferleri yapıldı.
Haçlı seferinin masraflarını karşılamak üzere papalık ruhani görevleri için vergi alma uslunu koydu. Savaşlardan sonra Domininken ve Fransisken misyonerleri kutsal yerlerden dağılarak Asya ve Afrika’daki milletlerle, özellikle Moğol İmparatorluğu ile ilişkiler kurdu. Oralarda bir takım dini faaliyetler gösterdiler.
Gerek seferlere verdikleri maddi yardım, gerek yaptıkları yemini (andı) satın alanlara hoşgörü temsili, hoşgörü doktrinin geleceği üzerinde hayli ağır bastı.
Siyasi alanda, haçlı seferlerinin başlıca sonucu, Doğu ve Yunan’da Latin devletlerinin doğuşu oldu. Derebeylik rejimi çerçevesi içinde ve karşılıklı hoşgörü sayesinde, çeşitli cemaatlerin yaşantısını teminat altına almak için, özellikle ‘Assises de Jerusalem’ de ön görülen yeni kurumlar hazırlandı. Medeniyet temasları başladı. Söylendiği kadar batıların yaşantılarını değiştirmiş oldukları kesin değildir. Fakat Batının Bizans ve Arap sanatıyla edebiyatını tanımasına yardımcı oldular. Haçlılar zaptettikleri yerlere şatolar (şövalye krallıkları), Roma ve Gotik kiliseleri İmar ettiler. Batı kültürü, Kilikya Ermeni Krallığını derinliğine etkiledi. Dominiken ve Fransisken misyonerler, kutsal yerlerden dağılarak Asya ve Afrika milletleriyle özellikle Moğol İmparatotluğu ile ilişkiler kurdular. Öte yandan, haçlı seferleri hacıların deniz yoluyla gelmesi ve batı kumaşlarının baharat, ipekli ve pamuklu dokumalarla değiştirilmesi sayesinde, kıyı şehrinin ticari faaliyetlerine geniş bir alan açmış oldular. Pisa, Cenevre, Venedik, Asya kıyılarında siyasi bakımdan muhtar ticaret merkezleri kurdular.
Derebeyliğin kuvvetten düşmesi üzerine kralların otorite ve hakimiyeti arttı. Millet şuuru, birlik ve beraberlik duyguları uyandırdı. Bir çok köylü efendilerinden toprak satın alarak, mal mülk sahibi oldular. Böylece sınıflar arasındaki uçurum ve farklar azalmaya yüz tuttu.
Fakat bu savaşlar İslam dünyası, özellikle Türkler için son derece zararlı oldu. Çünkü o zamanlarda Anadolu’nun fethini tamamlayarak Avrupa’ya geçmek emelinde olan Türklerin bu arzuları iki yüzyıl kadar geri kaldı.
Haçlı seferleri Avrupalılar için İktisadi Bakımdan da kazançlı oldu: Venedik, Cenova, Marsilya gibi Akdeniz limanlarının Önemleri arttı. İslam dünyasındaki medeniyeti Avrupalılar yakından tanıdılar. Bu savaştan sonra senyörlerin şatolarının duvarları doğu tip kumaş, halı ve nakışlarla süslenmeye başlandı. Çeşitli kumaşlar, güzel halılar, ipek ve pamuklu dokumalar Avrupa’ya girdi. Avrupalılar Kültür ve medeniyet yönünden çok ileride olan Müslümanlardan sanat ve teknik alanda bir çık icat ve keşifleri öğrendiler ve kendi memleketlerine götürdüler.
Diğer Harçlı Seferleri
İkinci Haçlı Seferi(1147 – 1149): Papa Eugenius III Kudüs krallığına yardım etmek için Avrupalıları ikinci haçlı seferine teşvikte bulundu. Dini propaganda görevini Saint-Bernard adlı bir papaza verdi. Bu çağrı üzerine Fransa kralı Louis VII, Almanya kralı Konrad III, haçlı elbiselerini giyerek yola çıktılar. Fransa kralında önce hareket eden Konrad III, İstanbul üzerinden Anadolu’ya geçti. Konya ovasında Sultan Mesut I ‘e yenildi. İznik’e kaçarak orada Fransa Kralı Louis VII ile buluştu. Fransa kralı Antalya üzerinden giderek Şam’ı kuşattı. Fakat hiçbir netice elde edemedi. Büyük kayıplar vererek memleketine döndü (1149).
Üçüncü Haçlı Seferi (1189 – 1192): Türkler, Suriye ile Anadolu’yu haçlılardan temizlemeye çalıştılar. Fakat Kudüs’ü alamadılar. Bu işi büyü Türk kumandanı Salahaddin Eyyubi yaptı. Kudüs kralı Gui de Lusignan’ın ordusunu Hottin’de yendi. Kudüs’ü kuşatarak haçlılardan geri aldı (1187). Böyleve Sur ve Antakya hariç bütün topraklar haçlıların elinden çıktı. Bunun üzerine derhal üçüncü bir haçlı seferi hazırlığı yapıldı. Bu sefere Fransa Kralı Philippe Auguste, İngiltere kralı Arslan Yürekli Richard ve Almanya Kralı Friedrich Barbarossa katıldılar. Fransa ve İngiltere kralları deniz yoluyla, Almanya imparatoru ise kara yoluyla Kudüs’e doğru hareket ettiler. Büyük bir ordu ile İstanbul üzerinden Anadolu’ya gelen Friedrich, Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan II tarafından iyice hırpalandıktan sonra Antakya’ya giderek Silifke suyunda boğuldu ve ordusu dağıldı. Önceden gelen bir çok haçlılar Akkă’yı kuşatmak amacıyla Gui de Lusignan’ın etrafında toplandılar. Phlippe, Auguste ve önceden Kıbrıs adasını alan Richard da Akka’ya geldi. Salahaddin Eyyubi kuvvetli bir savunmadan sonra burayı haçlılara bırakarak Kudüs’e çekildi. Akka’nın düşmesinden sonra Phlippe Auguste memleketine döndü. Bütün haçlı ordularını kumanda eden Arslan Yürekli Richard Kudüs’ü kurtarmak için Salahaddin Eyyubi ile çarpıştı. Fakat bütün gayretlerine rağmen Kudüs’ü alamadı. Nihayet barış yaparak memleketine dönme zorunda kaldı (1192).
Dördüncü Haçlı Seferi (1204): Kutsal yerlerin haçlıların yerlerinden çıkması Hıristiyanları tekrar harekete geçirdi. Bu seferki projeyi papa İnnocentius III hazırladı. Bütün Hıristiyanları tekrar sefere çağırdı. Fransa’da Foulges de Neuilli’nin propagandasını yaptığı ve Bonifacio di Monferatto’nun yönettiği Dördüncü Haçlı Seferi 1204’de deniz yoluyla yapılmak istendi. Venedikliler haçlıları para ile Mısır’a götürmeyi kabul ettiler. Fakat haçlılar onların istedikleri parayı ödeyemediler. Buna karşılık Macarlar’ın elindeki Zara kalesini alarak Venediklilere teslim ettiler. Bu sırada tahttan indirilmiş olan Bizans İmparatoru İssaakios II’nin oğlu Venedik’e gelerek haçlıları İstanbul’a çağırdı. Papa buna mani olmak istedi hatta onları aforoz ile tehdit etti. Buna rağmen Haçlılar İstanbul’a geldiler. Tahttan indirilmiş olan İssaakios II’ye eski mevkiini sağladılar. Haçlılar İstanbul’u zaptederek yağma ettiler. Aldıklarını da Venediklilerle paylaştılar. İstanbul’da 1261 yılına kadar devam eden Latin İmparatorluğunu kurdular (1204).
Beşinci Haçlı Seferi: Dördüncü Haçlı seferinin bu şekilde sonuçlanması üzerine Kutsal yerleri kurtarma projesi yeniden ele alındı. 1215’de toplanan konsil, Beşinci Haçlı Seferinin Dini duygular uyandırarak hazırlanmasına karar verdi. Macar kralı Andras II, Kuzey Avrupa’dan gelen haçlılarla birlikte Akka’ya geldi (1217). Fakat hiçbir başarı göstermeden memleketine dönmek zorunda kaldı. Andras’ın dönüşünden sonra haçlılar Dimyat’a geldiler. Dimyat’ı aldıktan sonra Kahire üzerinde yürüdüler. Fakat bu yürüyüş felaketle sonuçlandı. Melek Kamil, Haçlıları çok kötü duruma soktu. Bunun üzerine Haçlılar Dimyat’ı ve ellerindeki esirleri geri vererek Tekrar Akka’ya döndüler (1221).
Altıncı Haçlı Seferi: Bu seferde haçlı orduları Friedrich II tarafından yönetildi. Papa Honorius III onu Latin krallığının valisi olan kızla evlendirmişti. Friedrich II işi gevşekten aldı ve gecikti. Bu durum papa tarafından aforoz edilmesine sebep oldu. Bunun üzerine Friedrich 1228’de deniz yoluyla Akka’ya geldi. Nu sırada Melik Kamil Suriye Eyyubileriyle savaş halinde olduğundan haçlıların kudüste serbestçe oturmalarını kabul ederek Friedrich II ile on yıllık bir antlaşma yaptı (1229). Fakat bir süre sonra Harizm Türklerinin haçlıları yenmesi üzerine Kudüs tekrar Eyubilerin eline geçti.
Yedinci Haçlı Seferi: Türkler tarafından Kudüs’ün tekrar zaptı ve Latin krallığı ordusun yenilmesi üzerine Lyon konsili yeni bir sefer kararlaştırdı. Bu sefer Fransa kralı Saint Louis tarafından yönetildi. Büyük bir kuvvetle yola çıkan Louis, Dimyata geldi ve şehri aldı (1249). Daha sonra kahire üzerine yürüdü. Son Eyyubi Hükümdarı Turanşah tarafından Mansüre’de yenilgiye uğratılarak esir edildi (1250). Dimyat’ı geri verek kurtuldu ve memleketine geri döndü. Bu suretle Batılı Hrisitiyanlar yedinci haçlı seferiyle de isteklerine ulaşamadılar.
Sekizinci Haçlı Seferi: 1268’de Antakya’nın düşmesi ve Buna eklenen yeni bozgunlar sekizinci haçlı seferine yol açtı. Fransa Kralı Saint Louis takrar haçlı elbiseyi giydi. Fakat bu sonuncu sefer Kudüs’e yapılamadı. O sırada Tunus’tan kalkan Arap korsanları Sicilya kıyılarını vuruyorlardı. Sain Louis Sicilya kralı olan kardeşine uyarak seferini Tunus üzerine yapmaya karar verdi.Şehri kuşattı fakat buradan çıkan bir salgın yüzünden öldü (1270); ordusu Fransa’ya geri döndü. Bu arada İngiltere Kralı Edward yönetimindeki bir başka grup Filistin’e gitti ve çarpışmaların son bulunmasını sağladı (1272).
Sekizinci haçlı seferinden sonra Haçlıların zaman zaman haçlı elbiseyi giyerek yola çıktıları oldu. XIV. yy. da Türkler üzerine yapılan haçlı seferleri, 1344’te İzmir’in zaptı ile sonuçlanan seferle, 1344’te İzmir’i talan eden Kıbrıs kralınınkidir. Özellikler XIV. yy’ da Türklerin büyük bir gelişme göstermesi ve Avrupa’ya geçmesi üzerine bazı seferler düzenlendi. Bu seferlerin gayesi Türk gelişimini durdurmak ve Türkleri Avrupa’dan atmaktı. Osmanlılara karşı düzenlenen Sırp Sındığı (1364), Birinci Kosova (1389), Niğbolu (1396) , Varna (1444), İkinci Kosova (1448) gibi bozgunlarla sonuçlanan bu savaşlar da Hıristiyan Haçlıları seferleridir. 1453 tarihinde İstanbul’un fethi Hıristiyan dünyasında büyük bir yankı uyandırdı. Bu tarihten sonra Kıbrıs’ın fethi, Viyana kuşatması gibi olaylar karşısında da yine Kutsak ittifaklar yapıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder